Daha önce gördüğümüz gibi, tarihte, zamanımıza gelinceye kadar birçok kez, temel durumu tehlikeye düşürmemekle birlikte, meydana gelmiş olan üretici güçler ile karşılıklı ilişki tarzı arasındaki bu çelişki, aynı zamanda, bütün alanları kapsayan çatışmalar, çeşitli sınıfların çarpışmaları, bilinç çelişkileri, ideolojik savaşım, vb. gibi, siyasal savaşım vb. gibi, çeşitli ikincil biçimler olarak, her keresinde zorunlu olarak bir devrim halinde patlak vermiştir. Sınırlı bir görüş açısından bakıldığında, bu ikincil biçimlerden biri, soyutlanarak ötekilerden ayrılabilir ve bu devrimlerin temeli sayılabilir, bu o kadar kolay bir şeydir ki, devrimleri yapan bireyler, kültür düzeylerine göre ve tarihsel gelişimin evresine göre kendi eylemleri hakkında kendileri de yanılsamalara kapılırlar.
*
Demek ki, bizim anlayışımıza göre, tarihin bütün çatışmalarının kökeni üretici güçler ile karşılıklı ilişki tarzı [53] arasındaki çelişkidedir. Ayrıca, bu çelişkinin, bir ülkede, çatışmalara neden olması için o ülkede aşırı ölçüde artmış olması da zorunlu değildir. Sanayileri daha çok gelişmiş ülkelerle rekabet, ticaretin gelişmesinin neden olduğu rekabet, hatta sanayileri daha az gelişmiş ülkelerde bile böyle bir çelişkinin doğmasına yeter (örneğin, İngiliz sanayii ile rekabetin ortaya çıkmaya zorladığı Almanya'daki gizil proletarya).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.