20 Aralık 2013 Cuma

Bölüm I

Alman ideologların söylediklerine göre, Almanya, bu son yıllar içinde, daha önce eşi görülmemiş bir altüst oluşa sahne olmuş. Strauss[3*] ile başlayan hegelci sistemin ayrışma süreci, "geçmişin güçleri"nin tümünün içine sürüklendikleri evrensel bir mayalanmayla sonuçlanmış. Bu evrensel keşmekeş içinde, aynı hızla yokolup gitmek üzere güçlü imparatorluklar kurulmuş, sıraları gelince kendileri de daha yürekli ve daha güçlü rakipler tarafından karanlıklar içine atılmak üzere kısa ömürlü kahramanlar ortaya çıkmış. Bu, yanında, Fransız Devriminin çocuk oyuncağı gibi kaldığı devrim, Diadokos'ların[4*] savaşlarının bayağı şeyler olarak gözüktüğü dünya çapında bir savaşım olmuş. Görülmemiş bir hızla, ilkeler ilkelerin yerini almış, düşünce kahramanları (sayfa 32) birbirlerini alaşağı etmişler, ve üç yılda, 1842'den 1845'e kadar, Almanya'da, başka yerde üç yüzyılda olduğundan daha çok yol katedilmiş. 

Bütün bunlar, salt düşünce alanında olup bitmiş.[2] 

Elbette ilginç bir olayla karşı karşıyayız: mutlak tinin ayrışması.[3] Son yaşam kıvılcımları da söner sönmez bu Caput Mortuum'un [kimyasal kalıntı. -ç.] çeşitli bileşenleri ayrışarak yeni birleşimler meydana getirdiler ve yeni tözler oluşturdular. O zamana kadar mutlak tinin sömürüsü ile yaşamış olan felsefe imalatçıları şimdi artık bu yeni birleşimlerin üzerine atıldılar. Ve herbiri kendine düşen payı, öne sürmek için duyulmamış bir çaba gösterdi. Ama bu iş rekabetsiz yürüyemezdi. İlkten, bu rekabet oldukça ciddi ve burjuvaca bir biçimde yapıldı. Daha sonra, Alman pazarı doyunca ve bütün çabalara karşın bu meta dünya pazarında alıcı bulamayınca, Almanya'da kural olduğu üzere, ucuz ve taklit üretim yoluyla, kalitenin bozulmasıyla, hammaddenin katıştırılmasıyla, sahte etiketlerle, hayali satışlarla, hatır senetleri kullanmasıyla ve her türlü somut temelden yoksun bir kredi sistemiyle iş çığrından çıkarıldı. Bu rekabet, sonunda, şimdi bize sanki olağanüstü sonuçları ve kazanımları olan tarihsel bir altüst oluş gibi sunulan ve övülen kıyasıya bir savaşıma vardı. 

Ama, namuslu Alman vatandaşının yüreğinde bile hoş bir ulusal duygu uyandıran bu felsefe şarlatanlığını doğru olarak değerlendirmek için, bütün bu genç-hegelci hareketin kısırlığına, tamamıyla sınırlı tekkeci zihniyetine[4] ve özellikle, bu kahramanların gerçek başarıları ile bu aynı başarıları konusundaki yanılsamaları arasında açıklı-güldürüsel karşıtlığa değgin somut bir fikir vermek için, bütün bu gürültü patırtıyı, Almanya'nın dışından bakan bir görüş açısından incelemek zorunludur.[5]

[I]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.